“`html
Hindu milliyetçilerinin Müslümanlara yönelen saldırı politikası, Batı’nın onayını almak için başarısızlığa uğrama tehlikesi taşıyor. Küresel güç dengesinin değişimi ve Batı’nın içindeki çatışmalar göz önüne alındığında, Güney Asya’da Hindistan’ı küçültecek bir gelecek artık kaçınılmaz gibi görünüyor.
Ne Pakistan Ortadoğu’daki bir güç olarak ne de Hindistan’ın eski söylemleri günümüz dünyasında geçerliliği kalmadı. Eğer Hindistan, İsrail’in yaklaşımını benimsemeye devam ederse, kuzey bölgelerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir ve Çin ile rekabetinde ciddi zorluklar yaşayabilir.
Biraz geriye dönelim:
Hindistan, Batı’nın İslam karşıtı savaşının bir neferi haline getirildi. İsrail ve ABD’nin aşırı sağcıları, Soğuk Savaş sonrası bu ülkeyi küresel İslamofobi’nin merkezi haline dönüştürdü.
Hindistan’da Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen saldırıların bir savaşa dönüşeceği uzun zamandır öngörülmeliydi. Çünkü Hindistan, hızlı büyümesini siyasi ve askeri güce dönüştürmek için Batı’nın destekleyeceği bir araca ihtiyaç duyuyordu ve bu da İslam karşıtı bir söylemdi.
Son otuz beş yıl içinde ABD, İsrail ve Avrupa ortaklarının Afganistan, Irak işgalleri ve onlarca iç savaş çıkarması, terör örgütleri kurması ve küresel İslam tehdidi tanımlamaları hep bu arayışın bir parçasıydı. İsrail’in Gazze’deki saldırıları, işte bu fırtınanın en son halkasıydı.
Batı’nın zayıflamasıyla birlikte, Hindistan, İslam karşıtı savaşın öncüsü olarak öne çıkarıldı. Keşmir’de 29 “Hindu”nun bir terör saldırısında ölmesi, tam anlamıyla “din savaşı” oluşturma planlarının bir parçasıydı. Bu durum, terörle mücadele söylemiyle halk arasında legitimize edilecekti.
Ve bu strateji uygulandı. Hindistan bir anda dikkatleri üzerine çekti ve durumu savaş haline dönüştürme çabasına girdi. Kamuoyu, bu kurgunun figüranları olarak hazırlandı. Ardından, bir önceki akşam Pakistan’a saldırılar başladı.
Önceki yazımda bu iki ülkenin büyük bir savaşa sürüklenmesi durumunda neler olabileceğine değinmiştim. Eğer konuyu doğru bir şekilde ele alacaksak, o cümleleri tekrar hatırlamak zorundayız:
Dünyanın, ABD-Çin ticaret savaşlarının hangi jeopolitik sonuçlar yaratacağını tartışırken, Hindistan-Pakistan gerilimi patlak verdi. ABD, Hindistan ile işbirliği yaparken, Çin Pakistan ile birlikte hareket ediyor. Orta Doğu’dan Güney Asya’ya kadar uzanan bir stratejik planın olduğu açık.
Sanki Türkiye’nin yakın olduğu tüm ülkeleri kapsayan bir hareket planı oluşturulmuş gibi görünüyor. Aynı zamanda Çin-ABD güç çatışması ekseninde yeni yollar çiziliyor.
Türkiye askeri desteğiyle Pakistan’ın yanında yer alacaktır. Aynı zamanda, Bangladeş de bu savaşa katılabilir çünkü Hindistan yanlısı lider Şeyh Hasina’nın devrilmesinin ardından, Bangladeş ve Pakistan, aralarındaki dayanışmayı hızla güçlendirme yolundayken, Bangladeş ordusu da Hindistan sınırına kaydırma yaptı.
Pakistan ve Bangladeş’in aynı anda savaşa girmesi halinde, Hindistan’ın bir kez daha parçalanması kaçınılmaz olabilir. Üstelik, Çin’in kuzeyden baskısı çoktan hissedilmeye başlandı. Bu durum, Hindistan’ı zorlu bir duruma itecek gibi görünüyor.
Hindistan’ın bu hesapları aceleye gelmiş görünüyor. Çin’in etkisi ve böyle bir savaş, Hindistan’ın bölgesel etkinliğini dramatik bir şekilde daraltacak ve büyük yıkımlara yol açabilir.
Hindistan’ın savaşla bir çözüm bulması imkansız. Tarihsel olarak, bu şekilde kazanç sağlamış bir ülke değil. Bölgesindeki savaş kabiliyeti çok düşük. Ne kadar abartılsa da, sadece ABD ve İsrail için bir “yem” olmaktan öteye geçemeyecektir.
ABD ve İsrail’in sunduğu destek dahi Hindistan’ı ayakta tutmaya yeterli olmayacaktır. Çin karşısında Hindistan’ı öne çıkartma girişimleri büyük oranda başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
Hindistan’ın ekonomisi ne kadar hızlı büyürse büyüsün, küresel iktidar arenalarında etkisi oldukça amansız kalacaktır. Küresel ve bölgesel güç mücadelesinde bu iki faktör son derece belirleyici nitelikte.
Güney Asya’dan başlayarak, Endonezya’dan Anadolu’ya kadar, çok geniş bir coğrafyayı etkileyecek bu denemeler başarılı olamayacaktır.
İsrail’in bu tür bir adım kararlılığı intihara sürükleyecek gibi görünüyor. Bunun maliyeti İsrail’e iade edilecektir.
Hindistan’ın destek alabileceği tek bir ülkesi bile kalmayacak; yalnız kalmış bir ülke olarak felaketle karşılaşabilir ve ekonomisi çökme noktasına gelebilir.
Belirli güçlerin, Pakistan’ı Hindistan ile meşgul ederek Ortadoğu’da başka planlar peşinde olduğu görülüyor. İsrail; İran’a karşı ABD gücünü, Pakistan’a karşı Hindistan gücünü, Türkiye’ye karşı ise Yunanistan ve Kıbrıs’ı kullanarak bir oyun oynamaya çalışıyor. Gelecekte, Endonezya ve Avustralya gibi ülkeleri karşı karşıya getirebilirler.
Ancak son on yılda, Türkiye’nin müdahil olduğu her çatışma ve savaşta oyun kuralları değişti. Tarihi olayların ortaya çıktığı ve büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem içerisindeyiz. Bunun zirvesinin Hindistan-Pakistan savaşı olacağını düşünüyorum.
Eğer savaş büyürse, Hindistan Keşmir’i kaybedecek. ABD-İsrail ekseni, Güney Asya’da ciddi bir mevzi kaybı yaşayabilir. Endonezya’dan Akdeniz’e kadar hiçbir ABD-İsrail ortağı kalmayabilir. Bu coğrafya tamamen ABD’ye yabancılaşacaktır.
Osmanlı tarihi ve büyük imparatorlukların geçmişinde, bu savaşın çok önemli adımları atılabilir. Tüm bu gelişmeler, tarihsel çöküşün sıradan bir parçasını oluşturacaktır.
Hindistan-Pakistan savaşının yansımaları, yalnızca Güney Asya ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda Akdeniz ve Ortadoğu’da da derin etkiler yaratacaktır!
Dünya bu noktada Osmanlı’nın mirasını ve Babür İmparatorluğu’nun tarihini tartışmaya başlayacak gibi görünüyor. Geçmişin izlerini 21. yüzyıla taşımak adına önemli adımlar atılıyor.
Tarih boyunca sağlanan güçlü miras, coğrafi şekilleri büyük ölçüde etkileyebilir. Umut ederiz ki bu savaş başlamadan engellenir; ancak gerçekleşirse, haritalarda ciddi değişimlerin söz konusu olacağı aşikar.
“`